“Koku”
(15 Nisan-20 Mayıs 2003)
Urfalıoğlu bu ilk kişisel sergisinde, kuzu figürüne dönüştürdüğü 900’e yakın sabunu mekâna yerleştirerek izleyiciye sunmuştur.
Katalog: Murteza Fidan’ın metniyle.
Sergi hakkında yazılar:
- Evrim Altuğ, “Hayatın Kokusuna Dair”, Radikal gazetesi, 13 Mayıs 2003
- Anonim, “Meleklerin Sergisi”, Habertürk gazetesi, 5 Mayıs 2003
“Maçka Sanat Galerisi ile olan yolculuğum, galerinin ‘20. Yıl Genç Sanatçı Sergileri’ ile başlar. İzleyicisi olduğum, çok önemsediğim, varlığı ve duruşuyla gerçekleştirmiş olduğu sergiler, yayınlar, etkinliklerle mitleşmiş olan MSG’den arandığımdaki sevincim, Rabia Hanımla olan ilk randevumuzla birlikte tavan yapmıştı. Maçka’dan aşağıya doğru inerken bacaklarımı kontrol edemediğimi fark etmiştim. Yeni mezun genç bir sanatçı olarak içinde işlerimi hayal ettiğim bir galeri tarafından aranmıştım. İlk şoku atlattığımda galeriyi daha çok fark ettiğimi anımsıyorum. Öylesine tamamlanmış, kendine has ruhu olan bir galeriydi ki; onunla ya hesaplaşmalı, ya da sadece yan yana durmalısınız. Her şekilde sanatçıyı diyaloğa zorlayan, öngörülenin dışındaki kimliği ile çok güçlü duruşu olan bir galeri… Ve sıradanlığı kusmak ister gibi vakur, özenli... Tek bir açıdan anlatmak mümkün değil burayı. Çünkü MSG yalnızca bir mekân değil; birlikte çalıştığı sanatçıları, çalışanları, etkinlikleriyle birlikte yarattığı aurasıyla, çevresine, şehre, topluma olan etkileri farklı açılardan incelenebilir. Ben bunların dışında kokusuyla bakmak istiyorum Maçka Sanat Galerisi’ne. Çünkü şehre kokusuyla yayılır MSG’nin ruhu. Çok da aşina olmadığımız farklı bir kokudur bu... Her etkinlikte sanatla birleştirdiği kendi kokusu, yalnızca galerinin değil, sanatçının, toplumun da dönüşümünde rol alır... Varoluşuyla birlikte salınan ham koku, olgunlaştıkça hafızamızdaki yerini alır. Artık karşılaştığımız kokunun belleğimizde bir anlamı, karşılığı vardır. Ve galeri kendi önermesini oluşturmuş, izleyicisiyle derin bir bağ kurmuş olur. Kurulan bu bağ, bildiğimiz, inandığımız, güvenilir bir kokudur... Özleyip tekrar karşılaşmak, paylaşmak istediğimiz bir koku... Benim hafızamda MSG, şehrin kalabalığının tam da ortasında, kendine alan yaratabilmiş, ferah boğazdan gelen deniz kokusunun Demokrasi Parkı’nı okşayarak getirdiği çınar, erguvan, mimoza kokularıyla birleşen, akşamüstleri dostlarla ve sanatçılarla yapılan sohbetlerde içilen votka, rakı, ince ince ayrılmış, kekik ve naneyle neşelendirilmiş dil peynirinin kokusu (yanında fırınlanmış yufkayı da unutmamalı), Rabiş’in, Bilge’nin, Candeğer’in Füsun’un , Sarkis’in, Seyhun’un, Serhat’ın, Melike’nin, Bilge Alkor’un, Özdemir Altan’ın kokusu….. Kızımın, oğlumun... Varlık’ın kokusu… Rabia Çapa, ilkeli, ülküsü olan, galerisine, galericiliğe bir boyut, renk katabilmiş, tutkularını, hayata bakış açısını galerisinde gerçekleştirebilmiş, doğduğu yaşadığı topraklara, Anadolu’ya olan sevdasını rafine edip kendisinde ve galerisinde folklorize etmeden yansıtabilmiş, iz bırakan bir kadın galericidir. Aklından geçenleri kalbinde süzmeden söylemeyen, uygulamayan, söylediklerini akdi sayan, benim hayatımdaki en onemli karakterlerden biridir. İflah olmaz merhameti, tabiata, sanata, canlılara olan sevgisini, enerjisini galerisinin her köşesinde hissedebileceğiniz, özellikli bir galerici ve kelimenin tüm anlamlarıyla ‘insan’dır.
Öylesine anlamlı güzellikler paylaştık ki...”
Ayşen Urfalıoğlu (28.04.2016)